Buradasınız
KUR'ÂN TİLÂVETİNDE "ÜSKÜDAR AĞZI"
Prof.Dr. Ahmed Yüksel Özemre
Rahmetli babam Mehmet Nûrullah Özemre (Mayıs 1896 - 28 Mayıs 1973) hâfızdı. Bir rivâyete göre 7, diğer bir rivâyete göre de 13 yaşında iken Kur'ân'ı hıfzetmişti1. Perşembe'yi Cuma'ya bağlayan her akşam, doğduğum ve 1965 yılına kadar ikāmet ettiğimiz Münîb Paşa Konağı'nda2, sesli olarak en az bir aşır3 okurdu. Kezâ her sabah namazının ardından gene en az bir aşır okurdu. Bütün hâne halkı hârikulâde bir mûsıkî kültürüne ve edâlı bir tenor sesine sâhip olan babamı huşû içinde dinlerdik4.
Babam, ramazanlarda beni İstanbul câmilerine götürerek Akseki, Elmalı, Gerede ve Üsküdar ağzına sâhip hâfızların Kur'ân okuyuşlarının hâfızamda yer etmesini ve bunlar arasındaki uslûb farklarını teşhis ve idrâk etmemi arzu ederdi.
Çocukluğumda babamla sokağa çıkıp da kendisine bir şey sorduğumda bu soruma aradan bâzen bir 5-6 dakika geçtikten sonra cevap vermesini garipser ama kendisine bunun sebebini sormaya cesâret edemezdim. Nihâyet bir gün anneme bundan söz ettim. Annem: "Yüksel'ciğim; baban hâfız! Sokakta yürürken bile sürekli hatim indirir. Sen ona bir şey sorduğun zaman bundan ötürü sana hemen cevap veremez. Sayfa sonuna gelip de "Sadakallāhülaziym" dedikten sonra seninle meşgūl olabilir. Aksi hâlde ezbere okuduğu yeri şaşırır. Hâlbuki sayfa sonları hâfızların nîrengi noktalarıdır. Onları hiç gözden kaybetmek istemezler5" diyerek bunun sebebini açıklamıştı.
Kur'ân tilâvetinde Üsküdar ağzına sâhip hâfızlara: 1) mûsıkîye fevkalâde hâkim olacak şekilde bir eğitim verilir, 2) hangi sûrenin genellikle hangi makāmda okunacağı, ve hattâ 3) bir sûre içindeki belirli âyetler okunurken hangi makāma geçiş yapılacağı dahî öğretilirmiş. Nazif Hoca'dan sonra bu işin eğitimiyle Hâfız Ali Üsküdarlı meşgūl olmuştur. Bu zâtın yetiştirmiş olduğu hâfızlar arasında bildiklerim: merhûm Kâni Karaca (1930 – 2004) ile İlhan Tok ve Emin Işık'tır.
Tanıdığım, Üsküdar Ağzı'na sâhip diğer zevât: 1) arkasında Nakkaştepe Camii'nde terâvih ve yatsı namazları kıldığım, babamdan daha yaşlı, Osmanlı Hânedânı'nın son müezzinbaşısı ve Dümbüllü İsmail Efendi'nin (1897-1973) amcası olan Hâfız Muhiddin Tanık Efendi (1878-1952), 2) Üsküdar Emetullāh Gülnûş Vâlide Sultan Câmii imam ve hatîbi hezârfen Necmeddin Okyay Hoca (1883-1976), ve 3) Üsküdar Mihrimah Sultan Camii (İskele Camii) imâmı Hâfız Nâfiz Uncu Hoca'dır6 (1886-1958). Hezârfen Necmettin Okyay Hoca Kur'ân tilâvetinde "Üsküdar Ağzı" eğitimi almamış olmasına rağmen bu ağzı edâlı bir şekilde gāyet iyi taklîd ederdi.
Âdetâ bir yaylı tamburun müzikalitesine sâhip olan sesini pek beğendiği Kâni Karaca için babam, Hâfız Ali Üsküdarlı'nın: "Bu çocuk önüme gelen en müstaid talebeydi; ama ona bildiklerimin ancak yüzde onunu öğretmiştim ki kayınpederi onu hemen piyasaya sürdü. Yazık oldu!" demiş olduğunu anlatırdı7.
Üsküdar câmilerinde babamın cemaat içinde bulunduğunu fark eden müezzinler yanına kadar gelerek onu hörmetle müezzin mahfiline dâvet ederler ve o zamanlarda namazdan sonra cehrî (sesli) okunan âyetelkürsî'yi kendisinin okumasını istirhâm ederlerdi. Babam da onları aslā kırmaz, tevâzu ile ama herkesi mest eden bir ustalıkla âyetelkürsî'yi okurdu.
Babamla birlikte en son Cuma namazını, vefâtından birkaç ay önce, Azîz Mahmûd Hüdâyî Dergâhı'nda kılmıştım. Müezzinler babamı gene ihtirâmla karşılayıp bizi birinci kattaki müezzin mahfiline götürmüşler ve namazdan sonra da âyetelkürsî'yi okumasını istirhâm etmişlerdi. Babamın çektiği Eûzubesmele alt kattaki cemaatin, okuyanın kim olduğunu görmek için, mihraba doğru tehâcüm etmesine ve "Allāh Allāh" seslerine sebep olmuştu. O âna kadar ben, babamın âyetelkürsî'yi bu kadar etkili, insanları bu kadar kendinden geçirecek, nâralar attıracak şekilde okuduğuna şâhit olmadımdı. Sanki vefâtından önce yıllarca namaz kılmış olduğu bu mubârek mekâna, Kur'ân tilâvetindeki ustalığının şâhikasıyla, vedâ eder gibiydi.
Rahmetli babamdan elimde yalnızca bir Kur'ân tilâvet örneği vardır. Bu, Mayıs 1960'da Hezârfen Necmettin Okyay Hoca'nın ricâsı üzerine ve onun huzurunda fakat rütûbetli bir mekânda okunmuş olduğu anlaşılan, Ahmet Düzgünman'ın da Grundig TK 32 ses kaydedicisi aracılığıyla kaydetmiş olduğu Sûre-i Rahmân'dır. Tilâvetin başında kaydın birkaç sâniye geç başlamış ve sonunda da, belki de ses kayıt bandının sonuna gelinmiş olduğu için, birkaç sâniye erken bitmiş olduğu anlaşılmaktadır. Kaydın toplam süresi yaklaşık 11 dakika 55 sâniyedir. Bu kaydı Rahmet'e vesiyle olması için Ana Menü'de "E-Ses Kayıtları" bölümünde dinleyebilirsiniz.
* * *